En Kahraman Dağcı Bizimki...
90'lı yıllar boyunca, Türk dağcıları arasında öne çıkan bazı tipler, dağcılığın kahramanlıkla özdeş olduğu, dolayısıyla kendilerinin de kahraman olduğu fikrini yaydılar. Kadrolu kahramanların bu söylemi şimdilerde zayıfladı ama her an hortlayabilir. Kahramanlık kültü, Cermen dağcılar üzerinde bir zamanlar gerçekten de etkili olmuştu.
I. Dünya Savaşı’ndan hemen önce Doğu Alpler’de Alman ve Avusturyalılar kaya tırmanışında yeni teknikleri geliştirmeye başlamışlardı. Sikke-karabin ikilisinin yoğun olarak kullanıldığı ve tırmanışın analitik olarak ele alınır olduğu, aynı zamanda zirve odaklı İngiliz dağcılık anlayışı ile rota ve stil odaklı Alman dağcılık anlayışının kalın çizgilerle ayrıldığı bir dönem başlamıştı.
Savaş yalnızca dağcılık tekniklerinin yayılmasını sağlayacak olan sportif ilişkileri koparmakla kalmadı. Hans Dülfer ve Sepp Innerkofler gibi çok önemli dağcıların hayatını yitirmesine de neden oldu. Hatta savaş sırasında özellikle Avusturya-İtalya sınırındaki dağlık Tirol bölgesinde dağcıların-dağlıların oluşturdukları birlikler, dağlarda, yine dağcı-dağlı birliklerine karşı savaşmak zorunda kaldı.
I. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra Alman ve Avusturyalılar kaya tırmanış yöntemlerini Batı Alpler’in daha uzun ve zorlu rotalarında sergilemeye isteklidir. Almanya’nın Bavyera eyaletinde çok sayıda üniversite dağcılık kolu ve dağcılık kulübünün ortak adı olarak değerlendirilen Münih ekolü Alpler’de kalan son problemleri çözmek için kendini hazır hissederken, siyasi platformda yükselen nazizmden büyük destek görüyordu. Nazi ve faşist rejimlerinin totaliter anlayışının, gençliğin enerjisini militarizme kanalize etmeye çalışırken bulduğu yollardan biri dağcılık okulları aracılığıyla dağcılık sporunun yüceltilmesi olmuştu. İngilizlerse Almanlar’a kızmaktadır; sikke kullandıkları için kır-dök ekolü, aşırı derecede risk aldıkları için yap veya öl ekolü diye adlandırırlar Münih ekolünü.
Bu ulusalcı akımların propaganda aygıtları sürekli olarak gençliğe muzaffer kahramanlık ve ülkesinin şeref ve zaferi adına kendisini feda etme kavramlarını aşılıyordu. Buna ek olarak Alman geleneğinde kökenleri 19.yüzyıla uzanan üstün ırk anlayışının bir uzantısı olan “dağ ve bulut kültü” şişiriliyor, dönemin en tanınmış duvar tırmanıcılarından Luis Trenker’in baş rol oynadığı ve dağlarda geçen kahramanlık ve propaganda filmleri çekiliyordu.
Benzer bir gelişme Fransa’da gözlenebilir, I. Dünya Savaşı sırasındaki Alman işgali yıllarında Jeunesse et Montagne (Gençlik ve Dağ) adlı bir hareket oluşturulmuş ve birçok tanınmış Fransız dağcısı bu hareketin içerisinde yetişmişlerdir.
Böylece, Almanya örneğinde, 1914’den önce dağlara tırmanmak Bavyera, Tirol ve benzeri dağlık yörelerde yaşayan halktan bazı insanların gerçekleştirdiği bir etkinlik iken, kısa sürede süperinsanların becerebildiği bir şey olarak görülmeye ve bu insanların kişiliğinde ulusal bir tutku haline gelmeye başlamıştır.
Üstün kalıtsal özelliklerini sergilemek isteyen birçok yetenekli ve cesareti yeteneğinin önünde giden Alman genci 1920’lerin başından itibaren Alpler’in kuzey duvarlarını tırmanmayı denemiştir. Başta, dönemin star dağcısı Willo Welzenbach olmak üzere Alman dağcılar bir çok önemli kuzey yüzünü tırmanmayı başardılar.
1931’de Welzenbach ve Merkl, Grands Charmoz’un kuzey yüzünü denemek için Zermatt’a gelip, yarışmaya dönüşen tırmanışı fırtınalı havada çok zor koşullar altında tamamlamayı başarırlar. Teknik yönünden çok epik yönü ile değerlendirilen bu tırmanışa basının büyük ilgi göstermesi ile Welzenbach adeta Zermatt’ın kahramanı haline gelir.
1930’a gelindiğinde geriye üç büyük alpin problemin kaldığı düşünülmektedir. Bu tırmanışlar gerçekleştirenleri ulusal kahraman yapacaktır ve hiç şüphesiz nazi ve faşist ekolünden yetişen gençler için kaçırılmayacak bir fırsattır bu. Sözkonusu dağlar; Matterhorn, Grandes Jorasses ve Eiger’dir.
Kendilerini bu davaya adamış iki genç Bavyeralı Franz ve Toni Schmid kardeşler Münih’den bisikletle Chamonix’ye gelerek Matterhorn kuzey yüzünü tırmanmayı başarırlar. Bu kez Chamonix kahramanlarını bulmuştur, batı Alpler’e ilk kez gelen ve ölümden zorlukla kurtulan kardeşler en iyi otellerde ağırlanır, basının gözbebeği olur. Hitler bu başarılarından dolayı gençleri kabul ederek madalyayla ödüllendirir. Ancak başarıdan sarhoş olan Toni Schmid ertesi yıl Wiesbachhorn’un kuzey yüzünden düşerek ölür.
Schmid kardeşlerin Matterhorn tırmanışı ile Welzenbach’ın Grands Charmoz tırmanışına basın aşırı ilgi gösterir, bu hikayelerde seks hariç basının aradığı herşey vardır. Biraz da bu havanın etkisi ile Nordwand -kuzey duvarı- kavramı Münih ekolünün ruhuna ve aynı zamanda kanına kolay kolay çıkmayacak bir şekilde girmiştir.
1918-35 arasında 30 defa denenen ve en başarılı dağcıların bile geri dönmek zorunda kaldığı Grandes Jorasses’ın kuzey yüzü sonunda, Riccardo Cassin ve ekibi tarafından 1938’de tırmanıldı. Gururlanma sırası İtalyan gençliğine gelmişti.
Ancak Almanlar’ın dikkati bir süredir 1,5 km.ye 1,5 km. büyüklüğünde iç bükey üçgen formunda olan Eigerwand’a yönelmiştir. İnsan yutan mitolojik bir canavardan adını alan Eiger üzerinde 1935’den itibaren Alman ve İtalyan gençlerinin zafer çabası yavaş yavaş mitolojiyi gerçeklikle örtüşmeye, Eigerwand da dağcıları yutmaya başlar. Çok kolay ulaşılması ve yakındaki kasabadan tırmanışların dürbünle izlenebilmesi nedeniyle tırmanış deneme-trajedileri basında büyük gürültü kopartır.
1935’deki ilk denemede iki Alman genci dördüncü gün gelen sis ile gözden kaybolur. Bu üzücü olay medyada büyük yankı bulursa da sonraki olayların özünde bir değişiklik yaratmaz. Bir sonraki yıl (1936) olimpiyatların ev sahipliğini yapacak olan Naziler için son derece önemli bir yıldır. Üstün ırk fenomenini dünyaya kanıtlamak için yanıp tutuşan Hitler gençliği, Eigerwand’ı tekrar zorlamadan edemez. Gençlere Eiger’deki ölümler hatırlatıldığında şu yanıt alınır: “Birinin canını bu uğurda kaybetmesi vatana hizmetin en mükemmel yoludur.”
Bu kez iki Bavyera’lı ve iki Tirol’lü güçlerini birleştirmiştir. Çok akıllıca bir travers ile rotayı basitleştirerek, bir önceki denemede üç günde alınan yolu, bir günde almayı başarırlar. İkinci gün hava bozar, günlerce süren ölüm kalım mücadelesi ve kurtarma çabalarına karşın, tırmanış bütün dağcıların ölümü ile biter. Bu olaydan sonra Bern yerel yönetimi Eigerwand’a tırmanış denemelerini yasa dışı ilan eder, bunun anlamı İsviçreli kurtarma ekiplerinin hiçbir şekilde Eigerwand’da kurtarma faaliyeti yapmayacağıdır.
1938’de yeni bir Alman Avusturyalı ekibi Eiger’i denemeye koyulur. Heckmair, Harrer, Kasparek ve Vörg’den oluşan ekip büyük tehlikeleri atlattıktan sonra ilk Eigerwand tırmanışını gerçekleştirmeyi başarırlar. Dağcılar ulusal kahraman ilan edilir ve Nazi bayrağı gururla dalgalandırılırken artık Alpler’de bir dönem bitmiş oluyor, ulusal mücadelelerin ekseni Himalaya devlerine kayıyordu.
I. Dünya Savaşı’ndan hemen önce Doğu Alpler’de Alman ve Avusturyalılar kaya tırmanışında yeni teknikleri geliştirmeye başlamışlardı. Sikke-karabin ikilisinin yoğun olarak kullanıldığı ve tırmanışın analitik olarak ele alınır olduğu, aynı zamanda zirve odaklı İngiliz dağcılık anlayışı ile rota ve stil odaklı Alman dağcılık anlayışının kalın çizgilerle ayrıldığı bir dönem başlamıştı.
Savaş yalnızca dağcılık tekniklerinin yayılmasını sağlayacak olan sportif ilişkileri koparmakla kalmadı. Hans Dülfer ve Sepp Innerkofler gibi çok önemli dağcıların hayatını yitirmesine de neden oldu. Hatta savaş sırasında özellikle Avusturya-İtalya sınırındaki dağlık Tirol bölgesinde dağcıların-dağlıların oluşturdukları birlikler, dağlarda, yine dağcı-dağlı birliklerine karşı savaşmak zorunda kaldı.
I. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra Alman ve Avusturyalılar kaya tırmanış yöntemlerini Batı Alpler’in daha uzun ve zorlu rotalarında sergilemeye isteklidir. Almanya’nın Bavyera eyaletinde çok sayıda üniversite dağcılık kolu ve dağcılık kulübünün ortak adı olarak değerlendirilen Münih ekolü Alpler’de kalan son problemleri çözmek için kendini hazır hissederken, siyasi platformda yükselen nazizmden büyük destek görüyordu. Nazi ve faşist rejimlerinin totaliter anlayışının, gençliğin enerjisini militarizme kanalize etmeye çalışırken bulduğu yollardan biri dağcılık okulları aracılığıyla dağcılık sporunun yüceltilmesi olmuştu. İngilizlerse Almanlar’a kızmaktadır; sikke kullandıkları için kır-dök ekolü, aşırı derecede risk aldıkları için yap veya öl ekolü diye adlandırırlar Münih ekolünü.
Bu ulusalcı akımların propaganda aygıtları sürekli olarak gençliğe muzaffer kahramanlık ve ülkesinin şeref ve zaferi adına kendisini feda etme kavramlarını aşılıyordu. Buna ek olarak Alman geleneğinde kökenleri 19.yüzyıla uzanan üstün ırk anlayışının bir uzantısı olan “dağ ve bulut kültü” şişiriliyor, dönemin en tanınmış duvar tırmanıcılarından Luis Trenker’in baş rol oynadığı ve dağlarda geçen kahramanlık ve propaganda filmleri çekiliyordu.
Benzer bir gelişme Fransa’da gözlenebilir, I. Dünya Savaşı sırasındaki Alman işgali yıllarında Jeunesse et Montagne (Gençlik ve Dağ) adlı bir hareket oluşturulmuş ve birçok tanınmış Fransız dağcısı bu hareketin içerisinde yetişmişlerdir.
Böylece, Almanya örneğinde, 1914’den önce dağlara tırmanmak Bavyera, Tirol ve benzeri dağlık yörelerde yaşayan halktan bazı insanların gerçekleştirdiği bir etkinlik iken, kısa sürede süperinsanların becerebildiği bir şey olarak görülmeye ve bu insanların kişiliğinde ulusal bir tutku haline gelmeye başlamıştır.
Üstün kalıtsal özelliklerini sergilemek isteyen birçok yetenekli ve cesareti yeteneğinin önünde giden Alman genci 1920’lerin başından itibaren Alpler’in kuzey duvarlarını tırmanmayı denemiştir. Başta, dönemin star dağcısı Willo Welzenbach olmak üzere Alman dağcılar bir çok önemli kuzey yüzünü tırmanmayı başardılar.
1931’de Welzenbach ve Merkl, Grands Charmoz’un kuzey yüzünü denemek için Zermatt’a gelip, yarışmaya dönüşen tırmanışı fırtınalı havada çok zor koşullar altında tamamlamayı başarırlar. Teknik yönünden çok epik yönü ile değerlendirilen bu tırmanışa basının büyük ilgi göstermesi ile Welzenbach adeta Zermatt’ın kahramanı haline gelir.
1930’a gelindiğinde geriye üç büyük alpin problemin kaldığı düşünülmektedir. Bu tırmanışlar gerçekleştirenleri ulusal kahraman yapacaktır ve hiç şüphesiz nazi ve faşist ekolünden yetişen gençler için kaçırılmayacak bir fırsattır bu. Sözkonusu dağlar; Matterhorn, Grandes Jorasses ve Eiger’dir.
Kendilerini bu davaya adamış iki genç Bavyeralı Franz ve Toni Schmid kardeşler Münih’den bisikletle Chamonix’ye gelerek Matterhorn kuzey yüzünü tırmanmayı başarırlar. Bu kez Chamonix kahramanlarını bulmuştur, batı Alpler’e ilk kez gelen ve ölümden zorlukla kurtulan kardeşler en iyi otellerde ağırlanır, basının gözbebeği olur. Hitler bu başarılarından dolayı gençleri kabul ederek madalyayla ödüllendirir. Ancak başarıdan sarhoş olan Toni Schmid ertesi yıl Wiesbachhorn’un kuzey yüzünden düşerek ölür.
Schmid kardeşlerin Matterhorn tırmanışı ile Welzenbach’ın Grands Charmoz tırmanışına basın aşırı ilgi gösterir, bu hikayelerde seks hariç basının aradığı herşey vardır. Biraz da bu havanın etkisi ile Nordwand -kuzey duvarı- kavramı Münih ekolünün ruhuna ve aynı zamanda kanına kolay kolay çıkmayacak bir şekilde girmiştir.
1918-35 arasında 30 defa denenen ve en başarılı dağcıların bile geri dönmek zorunda kaldığı Grandes Jorasses’ın kuzey yüzü sonunda, Riccardo Cassin ve ekibi tarafından 1938’de tırmanıldı. Gururlanma sırası İtalyan gençliğine gelmişti.
Ancak Almanlar’ın dikkati bir süredir 1,5 km.ye 1,5 km. büyüklüğünde iç bükey üçgen formunda olan Eigerwand’a yönelmiştir. İnsan yutan mitolojik bir canavardan adını alan Eiger üzerinde 1935’den itibaren Alman ve İtalyan gençlerinin zafer çabası yavaş yavaş mitolojiyi gerçeklikle örtüşmeye, Eigerwand da dağcıları yutmaya başlar. Çok kolay ulaşılması ve yakındaki kasabadan tırmanışların dürbünle izlenebilmesi nedeniyle tırmanış deneme-trajedileri basında büyük gürültü kopartır.
1935’deki ilk denemede iki Alman genci dördüncü gün gelen sis ile gözden kaybolur. Bu üzücü olay medyada büyük yankı bulursa da sonraki olayların özünde bir değişiklik yaratmaz. Bir sonraki yıl (1936) olimpiyatların ev sahipliğini yapacak olan Naziler için son derece önemli bir yıldır. Üstün ırk fenomenini dünyaya kanıtlamak için yanıp tutuşan Hitler gençliği, Eigerwand’ı tekrar zorlamadan edemez. Gençlere Eiger’deki ölümler hatırlatıldığında şu yanıt alınır: “Birinin canını bu uğurda kaybetmesi vatana hizmetin en mükemmel yoludur.”
Bu kez iki Bavyera’lı ve iki Tirol’lü güçlerini birleştirmiştir. Çok akıllıca bir travers ile rotayı basitleştirerek, bir önceki denemede üç günde alınan yolu, bir günde almayı başarırlar. İkinci gün hava bozar, günlerce süren ölüm kalım mücadelesi ve kurtarma çabalarına karşın, tırmanış bütün dağcıların ölümü ile biter. Bu olaydan sonra Bern yerel yönetimi Eigerwand’a tırmanış denemelerini yasa dışı ilan eder, bunun anlamı İsviçreli kurtarma ekiplerinin hiçbir şekilde Eigerwand’da kurtarma faaliyeti yapmayacağıdır.
1938’de yeni bir Alman Avusturyalı ekibi Eiger’i denemeye koyulur. Heckmair, Harrer, Kasparek ve Vörg’den oluşan ekip büyük tehlikeleri atlattıktan sonra ilk Eigerwand tırmanışını gerçekleştirmeyi başarırlar. Dağcılar ulusal kahraman ilan edilir ve Nazi bayrağı gururla dalgalandırılırken artık Alpler’de bir dönem bitmiş oluyor, ulusal mücadelelerin ekseni Himalaya devlerine kayıyordu.