Tuesday, November 27, 2007

Tartışmalı Dağ Kazaları

Dağcı arkadaşımız İskender Iğdır'ın Ağrı dağında geçirdiği kazadan sonra yazdığım ve Atlas'ta biraz kısalarak yayınlanan bir yazım.

Tarih boyunca dağcılık sporu içinde çeşitli yönleriyle tartışılan bir çok kaza olmuştur. Tartışmalar; kazanın nasıl olduğuna yönelik, varsa sorumlularının belirlenmesine yönelik, kazadan çıkarılabilecek etik, teknik vb derslere yönelik veya kaza sonrası yapılacak işlerde bir değerler kümesi oluşturmaya yönelik olabilir.

Dağcılık sporuna zaman zaman oluşan aşırı kamuoyu ilgisinin etkisiyle tartışmaların kitlesel medya araçlarına taştığı da sıkça görülmüştür. Ağrı kazasından sonra, kimi yozlaşmış denebilecek kitlesel medya araçlarında yazılıp çizilenlere bakarak, konunun sporun kendi medyasında tartışılması gerekliliğini ileri sürenler oldukça haklıdır şüphesiz. Ancak bu sırada, “konuyu kapama” adına kitlesel medyada kamuoyunu yanıltıcı açıklamalar yapılması kabul edilemez.

“Tartışma metodolojisi”, dağcıların üzerinde ayrıntılı olarak tartışmaları gereken bir kavram. Son yıllarda dağcılığın siber medyasında yaşanan tartışmaları izlemiş birisi olarak, ortalamanın çok üzerinde entellektüel birikime sahip olduğu düşünülen dağcıların soğukkanlı tartışma konusunda henüz yeterli birikime ulaşmadıklarını düşünüyorum. Öyle sanıyorum ki, Atlas dergisinin Nisan sayısı bu konuda çıtayı oldukça yukarılara taşıdı.

Matterhorn
Dağcılık tarihçilerinin sonradan Alpinizm’in Altın Çağı olarak adlandırdıkları dönem yaşanmaktadır. Çoğu, dönemin süper devleti İngiltere’den olmak üzere, parası ve boş vakti olan bir çok zengin, soylu, asker Alpler’in zirvelerine tırmanmakta ve dağcılık sporunun temellerini atmaktadır. Belli başlı tüm Alp zirvelerine tırmanılmış, geriye İsviçre-İtalya sınırındaki Matterhorn (4478 m) kalmıştır. Öte yandan bu zirvelerin fethinde İngilizlerin başı çekmesi, kıta Avrupasındaki milletlerin gururunu kırmaktadır. İtalyan politikacı Quintion Sella ‘kendi dağları’ olarak gördükleri Matterhorn için tanınmış rehber Jean Antoine Carrel’i görevlendirir. Öte yandan İngilizlerin tanınmış dağcısı Edward Whymper de bir çoğu Carrel ile birlikte olmak üzere tam yedi kez Matterhorn’a çıkmaya teşebbüs etmiş ancak başarılı olamamıştır.

1865’in Temmuz ayında Zermatt’a gelen Whymper, Carrel’e tekrar denemeyi önerir ancak denemesini gizli tutan Carrel bir bahane ile bu öneriyi savuşturur. Kısa bir süre sonra gizlice ortadan kaybolan Carrel’in niyetini öğrenen Whymper, henüz 18 yaşında olmakla birlikte dağcılık alanında kendisine bir şöhret yapmakta olan Lord Francis Douglas ile karşılaşır, Lord Douglas da kendisine rehberlik yapmakta olan Taugwalder ve oğlu ile Matterhorn’a tırmanmayı planlamaktadır. Whymper ve Douglas birlikte tırmanmaya karar verirler, hemen ardından Whymper’in favori rehberi Michel Croz çıkagelir. Croz dönemin en iyi dağcılarından biri olan Charles Hudson ile birliktedir ve onların da hedefi aynıdır, Whymper bu kuvvetli takımın zirvesini çalmasından ürkerse de Hudson da ona birleşmeyi önerir ancak yanına deneyimsiz arkadaşı 19 yaşındaki Douglas Hadow’u da almak istemektedir. Böylece garip bir ekip ortaya çıkar, çok deneyimliden çok deneyimsize çeşit çeşit dağcı biraraya gelmiştir.

Matterhorn gibi ciddi bir tırmanış için oldukça büyük bir ekiptir bu, üstelik iki ‘ünlü dağcı’ Whymper ve Hudson lider rolüne geçememektedir. İki rehber; Croz ve Taugwalder aynı dili bile konuşamamaktadır. Bütün bunlara karşılık ekip yarışmaya dönüşen bir tırmanışla zirveye ulaşmayı başarır. Zirveden, 400 m aşağıdaki Carrel’in ekibine el sallarlar, Carrel’in ekibi geri döner.

Hudson ve Whymper iniş düzeni için anlaşırlar, belinden birbirine bağlı olarak inecek dağcılar için büyük bir yanlışlık yapılır, inişte en önemsiz yer olan birinci sıraya en deneyimli Croz konur. Önde Croz, ardından Hadow, Hudson, Douglas, Baba Taugwalder, Whymper ve Oğul Taugwalder olmak üzere inişe geçilir. Bir ara, ekibin en zayıfı Hadow kayar, ne olduğunu bile anlamayan Croz’a çarpar, ikisi birden yuvarlanırlar, ikiliyi tutmaya çalışan Hudson ve Douglas da dengelerini kaybederek boşluğa doğru kayarlar, dört kişinin tüm ağırlığı yukarıda bir şekilde emniyet almaya çalışan diğer üçlüye binmiştir. Ancak ekip ne yazık ki aradaki bağı sağlayan ip çok zayıf bir iptir ve bu yükü taşıyamayarak kopar, dört dağcı boşluğa uçar.

Matterhorn kazası, çok tanınmış ve en iyiler arasında gösterilen kimselerin ölmesi nedeniyle İngiltere’de büyük bir sansasyon yaratır, dağcılık aleyhine kampanyalar yürütülmesine neden olur, kimileri Kraliçe Victoria’dan dağcılık sporunu yasaklamasını ister, The Times olan biteni “yanlış ve kabul edilemez” olarak niteler, Alpine Club çalkalanır, yetmezmiş gibi aynı yıl altı kişi daha Alpler’de hayatını kaybeder, Dağcılığın Altın Çağı bitmiştir.

1882’de üç İngiliz ve dört rehberin ölümüne neden olan bir dağ kazasından sonra, Kraliçe Victoria Başbakan Gladstone’un fikrini sorar; acaba Kraliçe dağcılık sporunun aleyhinde konuşmalı mıdır? Gladstone dağcılığın tehlikeleri olan bir spor olduğunu kabul etmekle birlikte, yapılabilecek bir şey olmadığı konusunda Kraliçe’yi ikna eder.

Everest
1996 ilkbaharında, Everest’in güney yüzünde, dünyanın en yüksek noktasına ulaşmayı amaçlayan farklı niteliklerde bir çok ekspedisyon bulunmaktadır. 10 Mayıs günü Rob Hall ve Scott Fischer’in liderlik ettiği gruplar zirve denemesini yapmaktadır. Her iki grup da ticari tırmanış olarak organize edilmiştir, müşterilere rehberler ve Şerpalar eşlik etmektedir. İki ekipten toplam 18 kişi, ancak tümü de öğleden sonra 2 gibi oldukça geç bir saatte zirveye ulaşmıştır. Aynı saatlerde bir bulut denizinin dağa yaklaştığı görülür, saat 4 civarında dağın üst kısımları bulutla kaplanır. Rob Hall 4.30’da müşterisi Doug Hansen’in kötü durumda olduğunu ve yardım etmek için yanında kalacağını telsizle ana kampa bildirir. Fırtına bulutları dağın etrafını hızla çevirirken ana kamptakiler bu konuşma ile dehşete kapılır.

Saat 8’de 7925 m.deki IV. Kamp’a zirve yapanların çok azı dönebilmiştir. Geceyarısından sonra rehberler Mike Groom ve Neil Beidleman, iki müşteri ve iki şerpa ile tükenmiş durumda kampa inmeyi başarır. Groom ve Beidleman yukarıda beş kişinin beklediği yeri o gün oksijensiz olarak zirve yapmış olan Anatoli Boukreev’e tarif eder. Boukreev olanca yorgunluğuna rağmen geceyarısından sonra fırtınanın içine doğru tırmanışa geçer ancak kimseyi bulamaz, aşağı iner tekrar Groom ve Beidleman ile görüşür ve tekrar tırmanışa geçer. Bu kez üç müşteriyi bulur ve aşağıya indirir, geriye iki müşteri kalmıştır; Beck Weathers ve Yasuko Namba.

Sabah 4.45’de telsizden Rob Hall’un sesi duyulur, müşterisi Doug Hansen gitmiştir, Hansen ölene kadar yanından ayrılmayan Hall tüm gücünü tüketmiştir, sorar “biri beni almaya geliyor mu?” Hall ayrıca Andy Harris’i sorar, Harris de ortalarda yoktur. Öğlene doğru bilanço netleşir; Andy Harris kayıptır, Scott Fischer ve Makalu Gau son olarak yukarılarda bir yerlerde görülmüştür. Bu arada IV. Kampın yakınlarında Beck Weathers ve Yasuko Namba’nın hareketsiz yatan vücutları tespit edilir, bir doktor ve iki Şerpa gidip vücutları kardan çıkarır ancak geri dönüp hala nefes alıp vermekte olan iki dağcının öldüklerini rapor ederler.

Aşağı kamplardaki dağcılar da yukarıya yardıma gelmektedir. Rob Hall’u arama girişimi hızı saatte 100 kilometreyi bulan rüzgarların etkisiyle sonuçsuz kalır.