Sunday, November 06, 2005

İlk Everest Ekspedisyonları



Bu yazım Atlas Macera'da yayınlanmıştı. Fotoğraflarda George Mallory ve yıllar sonra bulunan cesedi görünüyor.



Tırmanışın yarı kör ve yorgunluktan bitmiş durumdaki lideri Edward Norton, kalan son gücünü kullanarak Mallory’nin kararını değiştirmeye çalışıyordu. Günlerdir insanların asla yaşayamayacakları ve o ana dek ayak basmadıkları yüksekliklerde, kar, rüzgar ve soğuk hava ile boğuşmuş, dünyanın en yüksek zirvesine erişmek için uğraşmışlardı. Zirveye sadece 250 m altından baktıktan sonra, 7000 metrenin üzerindeki kuzey geçidi kampına yoldaşı Somervell ile kendilerini dar atabilmişlerdi. Neyse ki üç arkadaşları buradaydı da ilk yardım ve bakımları yapılabilmişti.

Norton’un ikna etmeye çabaladığı George Mallory birkaç gün içinde bir zirve denemesi yapacaktı. Ancak yanına liderinin önerdiği gibi deneyimli ve sağlam arkadaşı Noel Odell’i değil, bir boğa kadar güçlü ancak çok daha genç ve deneyimsiz Andrew Irvine’i almayı kafasına koymuştu.

Mallory için zirve artık kişisel bir konu olmuştu. Everest konusunda ondan daha deneyimli kimse yoktu. Dört yıldan beri eşi ve üç çocuğunun yüzünü doğru dürüst göremeden, hiç sevmediği bir ülkede, sevgi-nefret ilişkisiyle bağlandığı bir dağa çıkmak için kendini paralamaktaydı. Neredeyse bütün uygar dünya onun adını Everest ile özdeşleştirdikten, yetmiyormuş gibi konferans turlarıyla bu izlenimi daha da pekiştirmişti. Hamisi ve idolü sevgili Winthrop Young’ın taktığı yenilmez şövalye Sir Galahad ismine nasıl layık olmanın, bu lanet labirentten çıkmanın tek yolu, birazcık inançla ve gayretle zirveye ulaşmaktı. Peki ama Odell’in canını dişine takacağı ne belliydi? Oysa Andrew ile aralarında büyük bir bağ vardı ve vazgeçmeden sonuna kadar gidebilirlerdi. Böylelikle, kendisi gibi Oxford mezunu entellektüel bir centilmene, sürüsüne bereket Şerpaların üçü beşi öldü diye hesap soran gazetecilere haddini bildirmiş olurdu.

*****

Himalayalar’ın keşfi ve ilk tırmanışlar İngiliz emperyal anlayışının, kendi toprakları olarak gördüğü coğrafyayı tanımak istemesiyle ortaya çıkmış; macera, kahramanlık, bilimsel araştırma, fethetme gibi alt amaçlarla güçlenmiştir.

19. yüzyılın ortalarında İngiliz Kraliyet Coğrafya Kurumu’nun örgütlediği Hindistan Araştırması (India Survey) adı verilen büyük bir projeyle Avrupalılar için o tarihlere kadar bilinmez olan Asya’nın önemli bir bölümü tanınmaya çalışılmış, dünyanın belli başlı yüksek dağları bu dönemde keşfedilmişti. Dünyanın en yüksek dağı olduğu belirlenen Chomolongma’ya da, araştırmanın önemli yöneticilerinden ve Hindistan Coğrafya Kurumu başkanlığı da yapmış olan Sir George Everest’in adı konmuştu.

1865 Matterhorn tırmanışı ile birlikte Alpler’de belli başlı büyük zirvelerin tırmanılmış olmasına ve Himalayalar’ın henüz çok az da olsa tanınmaya başlamasına paralel olarak, yüzyıl sonuna doğru salt dağcılık amaçlı tırmanışlara da rastlanır Himalayalar’da. Bunların en bilineni, döneminin en başarılı dağcısı olarak görülen Albert Mummery’nin Nanga Parbat denemesidir (1895). Mummery, eşdeğeri ancak 75 yıl sonra, Messner ve Habeler tarafından Gasherbrum’da başarılabilen bu alpin stil sekizbinlik denemesinde hayatını kaybetmiştir

Himalayalar’da 20. yüzyılın başında Abruzzi dükü Luigi Amedeo, Tom Longstaff, Alexander Kellas gibi kimi zengin maceracı veya bilimadamlarının faal olduğunu görürüz. Longstaff’ın 1907’de tırmandığı Trisul zirvesi (7120 m) tırmanılan en yüksek zirve olma rekorunu 21 yıl korumuştur.

Aynı yıl Hindistan Valisi Lord Curzon Kangchenjunga veya Everest’e tırmanma fikrini ortaya atar. Alpine Club’ın zengin bir üyesi olan A.L. Mumm organizayonu ve masrafları üstlenir, bu tırmanış aynı zamanda kulübün 50. yılı şerefine yapılacaktır. Mumm kendisine Himalaya deneyimli iki önemli yardımcı seçer; Tom Longstaff ve Charles Bruce.

Mumm’ın son derece ilginç fikirleri vardır; madem yükseklerde oksijen azalmaktadır, o halde onlar da küçük oksijen şişeleri taşımalıdırlar. Bir dağcılık ekspedisyonunda oksijen şişeleri taşınması öylesine yabancı bir fikirdir ki, ekip üyeleri arasında bile bu konu bir tür şaka olarak kabul edilir. Ne çare ki, bu renkli grup Tibet’in içine girme izni alamaz, ekspedisyonun hedefi değişir ve çok daha önemsiz tırmanışlarla geçiştirilir.

Bu dönemin ilginç figürlerinden ve adı az bilinen gerçek öncülerinden biri Dr. Alexander Kellas’dır. Tıp öğrencilerine kimya öğreten tutkulu bir bilimadamı olduğu kadar, tutkulu bir dağcı olan Kellas yüksek irtifanın insan vücudu üzerindeki etkilerini araştırmaktadır. Kellas’ın 1911’de tırmandığı Pauhunri zirvesi, dünyada tırmanılmış dördüncü 7000’lik dağdır. Sonraki tırmanış denemelerinde kendi geliştirdiği ilkel oksijen aparatlarını kullanan Kellas’ın yüksek irtifa dağcılığına katkıları oksijen tüpleri ile sınırlı kalmaz. İlk yolculuğunda kullandığı İsviçreli rehberlerin performansından memnun kalmayan dağcı bilimadamı, dağlarda yaşayan ve yüksek irtifada çok hızlı ve güçlü olduğunu farkettiği yerli bir kavimden faydalanmayı düşünür. Bunlar, Nepal’in dağlık bir bölgesinde yaşayan Şerpalardır.

1920’ye doğru artık orta yaşa gelmekle birlikte deneyimine güvenen Kellas gizliden gizliye Tibet yönünden Everest’e bir deneme yapmayı istemektedir. Bu amaçla resmi bir İngiliz ekspedisyonu düzenlenmesi fikrinin ortaya atılması Kellas’ın planlarını rafa kaldırır.


1921 Everest Ekspedisyonu

Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda Himalaya dağcılığı sadece tırmanış değil keşif amacını da taşıyordu. Himalayalar’la ilgili çok az şey biliniyordu ve bilinenler bilinmeyenleri görme arzusunu daha çok kamçılıyordu. 1920’lerdeki ilk Everest ekspedisyonlarının Alpine Club ile Kraliyet Coğrafya Kurumu’nun ortak girişimi olması yeterli bir göstergedir sanırız.

Kraliyet Coğrafya Kurumu ekip lideri olarak Kellas’ı önerirse de, Alpine Club başkanı Farrar açıkça büyük bir haksızlık yaparak, Kellas’ın hiç dağa tırmanmadığını, yalnızca derin karda yüklü olarak yürüdüğünü söyleyerek onun liderliğine karşı çıkar. Dünyanın sayılı birkaç yüksek irtifa dağcısından biri olduğu halde, inanılmaz bir haksızlığa uğrayan zavallı Kellas ekibin sade bir üyesi olmaya razı olur. Bu sırada Everest’e tırmanmaya çalışırken hayatını kaybeden ilk insan olacağını düşünmüş müdür bilinmez.

Ortak Komite, ekspedisyona sade bir hedef gösterir; amaç Everest’e çıkmaktır, keşif ve bilimsel araştırma yönü ikinci planda gelmektedir. Amaç ortaya konmuştur ama ekibin ortaya konması o kadar kolay olmaz, Marcel Kurz, George ve Max Finch isimleri gündeme gelir ama çeşitli nedenlerle ekibe katılamazlar.

Sonunda iki yıllık bir plan yapılır. İlk yılda olası rotalar belirlenecektir ki bu konuda hemen hiçbir şey bilinmemektedir, ikinci yıl ise tırmanış yapılacaktır. Lider olarak General Charles Bruce düşünülür. Ancak Bruce’un resmi görevi onu bu ekspedisyondan mahrum eder. Sonunda ekspedisyonun liderliği, zengin bir gezgin olan Yarbay Charles Howard-Bury’ye verilir. Tırmanış ekibi ise Harold Raeburn liderliğinde Kellas, George Mallory, Guy Bullock ve bir doktordan oluşacak, ayrıca Hindistan Araştırması adına iki dağcı Morshead ve Wheeler de ekibe katılacaklardır.

Kellas’ın önerisiyle Şerpa ve Bhotia taşıyıcılar tutulur. Ekip, ordu katırlarıyla yola çıkar. Nepal Krallığı, topraklarında yabancıların bulunmasına izin vermediğinden Sikkim’in cangıllarından Tibet’e ulaşmak hedeflenmektedir. Ordu katırlarının işe yaramadığı kısa sürede anlaşılır. Onların yerine yaklar ve dağ katırları bulunur.

Yola çıkalı henüz iki hafta olmuştur ki, ekibin, gerek yüksek irtifa sorunlarını gerekse Everest’in olası rotalarını bilen tek elemanı Kellas kalp krizi geçirerek hayatını kaybeder. Raeburn’un sağlık durumu da parlak değildir. Başka bir ölümle daha karşılaşmak istemeyen doktor, Raeburn’u geriye gönderir. Ekibin en deneyimli iki Himalaya dağcısı bir anda kaybedilmiştir.

Mallory tırmanış lideri olur. Zaten ekipte tırmanacak yalnızca o ve onun önerisiyle son anda ekibe katılan okul arkadaşı Bullock kalmıştır. Kimse onların Britanya’nın en iyi dağcıları olduğunu iddia edemez. Ortaya çıkışları ilk Everest ekspedisyonlarındaki yönetim zaafının bir göstergesidir.

Sonradan dağcılık tarihinin kült isimlerinden biri olan Mallory, aslında sınırlı bir dağcılık deneyimine sahiptir. Genç yaşta entelektüel dağcı Geoffrey Winthrop Young ile tanışan ve Alpler’de kimi önemli sayılabilecek tırmanışlar yapan Mallory çok güçlü ve hırslı olarak tanınmakla birlikte döneminin en iyi dağcıları arasında görülmüyordu, üstelik Himalayalar’da hiç tecrübesi yoktu. Buna karşılık Mallory ve Bullock keşif görevini gayet iyi başarırlar ve kuzey geçidine kadar yükselip kuzey sırtını olası bir zirve yolu olarak belirlerler.

Ekibin karşılaştığı neredeyse komik bulunabilecek türlü olaylara, Howard-Bury’nin kendisine yaptığı ilkel karanlık odada kullandığı kimyasallardan zehirlenmesi, Mallory’nin keşif tırmanışlarından birini fotoğraf plakalarını yanlış yerleştirdiği için tekrarlaması gibi büyük aksiliklere rağmen ekip amacına ulaşmıştır. Mallory, kuzey geçidinde yediği rüzgarın etkisinde kalmıştır, eğer giyim kuşamı daha düzgün olsa zirve yapma şansı olduğunu düşünmekten ve “bir dahaki sefere daha kalın kazaklar getirmeliyiz” demekten kendini alamaz.

1922 Everest Ekspedisyonu

Yedi ay aradan sonra İngiltere’ye dönen ekibin bulguları heyecan uyandırır. Sıra artık zirveye ulaşılmasına gelmiştir. Bu kez General Bruce liderliği üstlenir. Bruce ekibinde gerçek dağcılar istemektedir. Mallory ile birlikte, dönemin en iyi alpinisti olarak kabul edilen George Finch, bu kez tırmanıcı olarak gelen Morshead, Edward Norton ve Howard Somervell tırmanacaktır. General’in yeğeni Yüzbaşı Geoffrey Bruce ve fotoğrafçı Yüzbaşı John Noel görevli olarak katılmakla birlikte tırmanmak niyetindedir. Sirdar Gyaljen liderliğinde çok sayıda Şerpa ile takviye edilen bu güçlü ekipte teknik danışman kimliğiyle Longstaff da bulunmaktadır.

Everest ekspedisyonu kamuoyunda büyük yankı uyandırır. Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin danışmanı fizyolog Prof. Dreyer, Everest Komite’sini mutlaka oksijen tüpü kullanmaları konusunda uyarır. Bu amaçla, Finch’in de bulunduğu bir alt komite kurulur ve geliştirilen oksijen aparatları basınç odalarında simülasyon yapılarak test edilir. Ekipteki tırmanıcılardan bazıları, ki başlarını Mallory çekmektedir, oksijen kullanımına etik, estetik ve teknik nedenlerden dolayı soğuk bakar. Aparat çok ağır, kullanışsız, hantal bulunmakta, dağ ve insan arasındaki ilişkiyi zedelediği düşünülmektedir. Başlangıçta kararsız olan Finch ise yapılan deneylerden etkilenir ve oksijenin mutlaka kullanılması gereğine inanır.

Mayıs ayının 21’inde 7600 metre kampından hareket eden ve oksijen kullanmayan dört dağcı Mallory, Somervell, Morshead ve Norton kuzey sırtını tırmanmaya koyulur. Bir süre sonra yorulan Morshead geri döner, diğer üçü 8170 metreye ulaşmayı başarır ve daha fazla ilerleyemeyerek dönme kararı alırlar. Ağır, yorucu ve acı veren bir iniş olur, bin bir zorlukla hayatta kalmayı başarırlar. Zirveye ulaşılamamış ama bir irtifa rekoru kırılmıştır.

Bu sırada diğer ekipte Finch, G. Bruce, Noel ve Gurkha Tejbir oksijen kullanarak çıkışa geçerler. 7800 metrede bir kamp kurulur, Noel buradan taşıyıcılarla birlikte geri döner. 27 Mayıs’ta Tejbir de geri döner, Finch ve Bruce devam ederek sırttan kuzey yüzüne girerler, geri dönmeden önce 8310 metreye ulaşarak yeni bir irtifa rekoru kırarlar.

7 Haziran’da Mallory kalabalık bir grupla yeni bir denemeye girişir. Ancak kısa bir süre sonra kopan bir çığ ile yedi Şerpa hayatını kaybeder. Bu kaza ekspedisyonun sonu olur, zirveye ulaşılamamıştır ama zamanın yükseklik rekorları kırılmıştır; en yüksekte oluşturulan kamplar, oksijenli ve oksijensiz ulaşılan en yüksek irtifalar...

1924 Everest Ekspedisyonu

Tibet hükümeti 1924 için yeni bir izin verir. Bir kez daha General Bruce’un liderlik yaptığı ekipte bu kez Mallory, Somervell, Norton, Geoffrey Bruce, Noel yine bulunmakta, ayrıca Bentley Beetham, J. De V. Hazard, Noel Odell ve güçlü fakat henüz dağcı bile denemeyecek kadar deneyimsiz, 22 yaşında bir genç olan Andrew Irvine yer almaktadır.

Önceki ekipten Finch bu kez yoktur. Kullandığı rota nedeniyle Everest Komitesi’yle tartışmış ve buna kızarak 1924 ekspedisyonuna katılmayı reddetmiştir. Mallory de ikirciklidir. 1922 kazasından kendisini sorumlu tutmaktadır. Üstelik kimi gazeteciler de aynı fikirdedir ve Mallory’yi açıkça eleştirmişlerdir. Huzursuzluğunu gizleyemediğinden olsa gerek General Bruce’un yardımcılığı Mallory’ye verilmez, bu görevi Norton üstlenir. Oysa hem önceki iki ekspedisyona birden katılmış, hem de konferans turlarıyla bütün ülkeyi dolaşarak kamuoyunda çok tanınan bir isim olmuştur.

Artık ekibin tek amacı zirvedir. Etik ve estetik değerler üzerinde fazlaca kafa yorulmadan tüm ekibin oksijen kullanması karara bağlanır.

Tırmanış planında kuzey geçidinden sonra üç ara kamp kurulması hedeflenmektedir ancak koşullar buna izin vermez. Yine de 8150 metreye bir çadır kurulabilir. 4 Haziran’da Norton ve Somervell kuzey yüzünden zirve denemesine girişir, bir süre sonra Somervell rahatsızlanarak devam edemez hale gelir, Norton kuzey yüzünü geçerek 8573 metreye ulaşırsa da gerek gözlerindeki problemden, gerekse zamanın ilerlemesinden sakınarak geri dönmeye karar verir, bu arada 30 yıl süre ile kırılamayan yeni bir irtifa rekoru kırmıştır.

Norton ve Somervell; biri yarı kör diğeri çok hasta ve yorgun olarak, karanlıkta kuzey geçidindeki kampa inmeyi başarırlar. Burada Mallory, Odell ve Irvine bulunmaktadır, ilk yardımları ve bakımları yapılır. Mallory burada yeni bir girişime, yanına genç ve tecrübesiz Irvine’i alarak zirveyi denemeye karar verir. İrtifa rekorunu bir daha kırılamayacak, ancak egale edilebilecek bir noktaya yükseltme kararlılığındadır. Geçici körlüğün etkisinde olan Norton bu denemeyi Irvine yerine Odell ile yapmaya ikna etmeye çalışırsa da sonuç alamaz, Mallory ekip liderini dinlemeyi kabul etmez.

Mallory ve Irvine 8 Haziran’da zirve denemesine koyulurlar, aynı gün Odell sondan bir önceki kampa tırmanır ve sislerin dağıldığı bir anda arkadaşlarını o anda olmaları gereken noktanın çok gerisinde kısa bir süre için görür. Bu, Mallory ve Irvine’in son görünüşüdür.

***

Mallory ve Irvine’in zirveye ulaşıp ulaşmadıkları uzun süre dağcılık tarihinin en büyük bilinmezlerinden biri olmuştur. Bundan birbuçuk yıl önce, yani ölümlerinden tam 75 yıl sonra, özel bir araştırma ekspedisyonu Mallory’nin cesedini buldu. Bulgular Mallory ve Irvine’in zirveye ulaşmış olmaları olasılığını çok azaltıyor. Mallory’nin cesedinin bulunmasının ardından konu ile ilgili üç kitap birden yayımlandı. Dağcılık tarihçileri Mallory ve Irvine’in zirve şansını tartışarak ince hesaplarla dolu çeşitli hipotezler ortaya koydular. Şu andaki bilgi düzeyimizle, zirve yapamadıklarını kabul etmek en akılcı seçenek gibi görülüyor, Mallory’nin 1924’de Everest’in zirvesine ulaşamadan hayatını kaybettiği anlaşılıyor, buna karşılık aynı adı taşıyan torunu George Leigh Mallory II 1995’te Everest’in zirvesine ulaşmayı başarmış ve bir anlamda ailenin yarım kalan işini tamamlamayı başarır.

George Leigh Mallory, İngiliz emperyal anlayışının bir temsilcisidir. Belki de bu yüzden niçin Everest’e tırmanmayı amaçladığını soranlara, sonraları altında çok keramet aranan ünlü yanıtını vermiştir; “çünkü, o orada”.

Dağcılık bir süre sonra ırkçılığa yakın ölçüde aşırı milliyetçi bir gösteri alanı olacaktır. Ancak bundan önce, üst sınıf mensubu bir romantik olan Mallory benzer bir süperinsan kültünden beslenmiş, İngiliz kahramanlığının temsilcisi olmak isterken hayatından olmuştur. Yanında kendisine hayran bir genci de sürükleyerek…

1 Comments:

Blogger @sarpergunsal said...

Eline sağlık usta.

10:34 AM  

Post a Comment

<< Home