Saturday, November 05, 2005

Kızılderililerin Asimilasyonu




Christopher Columbus’un 1492’deki keşfinden hemen sonra başlayan Amerikan yerlilerini sindirme, topraklarına ve doğal kaynaklarına el koyma süreci, 1886’da son Kızılderili direnişçisi Apache reisi Geronimo’nun teslim olmasıyla tamamlandı. Bütün Amerikan kıtasında onmilyonlarca yerli Avrupalılar tarafından ortadan kaldırılmış, yüzlerce ulus, yüzlerce dil, yüzlerce kültür bir daha dönmemecesine yeryüzünden silinmişti.

El koyma sürecine görece daha geç başlayan ancak 1860-90 arasında büyük bir hızla tamamlayan ABD’de, ülkenin batısında yaşanan olaylar kolayca gerçek boyutundan sıyrılarak efsane katına yükselmişti. Batıya ait hikayeler o derece saptırılarak yaygınlaştırıldı ki, dünyanın çok başka coğrafyalarının çocukları tahtadan tabancalarıyla “melun kızılderilileri” kovalayarak büyüdü.

Amerikan kültürünün ulaştığı tüm coğrafyaların ortak düşmanı haline gelen Kızılderililerin bir bölümü bu kanlı süreçten yaralı, bitkin, muhtaç ama herşeye rağmen canlı çıkmayı başardılar. Fobinin ortadan kalkması ile başlayan kısmen kültürel, kısmen turistik, kısmen bilimsel ilgi yardımı ile “asmayalım da besleyelim mi” yaklaşımı yerini “asmayalım ama asimile edelim” görüşüne bıraktı.

19. yüzyıl sonunda ve 20. yüzyılın önemli bir bölümünde ABD ve Kanada hükümetlerinin uyguladığı resmi “uygarlaştırma” politikalarının ana hedefi Kızılderili geleneklerini ve kabile yaşamını ortadan kaldırmaktı. Oluşacak boşluk elbette Avro Amerikan kültürel gelenekleriyle doldurulacaktı.

Asimilasyon politikaları dört ana hedefe yönelik olarak gerçekleştiriliyordu. Tarıma dönük bir yaşam biçimini oturtarak avcılığa dayalı, göçebe ve mülkiyet kavramı olmayan yaşam biçimini silmek. Geleneksel giyim tarzını ortadan kaldırarak, yalnızca beyazların giyim tarzını geçerli kılmak. Hıristiyanlaştırmak yoluyla Kızılderililerin geleneksel inançlarını silmek. Bütün bunlardan daha da şiddetli olarak uygulanan eğitim yoluyla uygarlaştırmayı ise ayrıca incelemek gerekir.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde “American college”ler kurulurken, ABD’de de ülke içine hizmet vermek amacıyla “boarding school”lar ve Kızılderili kolejleri kuruluyordu. Bu asimilasyon okulları fakir Kızılderili halkının çocuklarına iyi bir eğitim sağlamak amacını güdüyordu. En tanınmışları olan Pennsylvania’daki Carlisle Kızılderili Okulu 1879’da ülkenin dört bir yanından gelen Kızılderili çocuklarını kabul etmeye başladı. Okulun kurucusu Richard Henry Pratt’e sorarsanız, okul rezervasyondan ne kadar uzaksa o kadar iyiydi.

Pratt’in okulun iyiliği konusunda koyduğu kriterler tartışmalı olsa gerek. Geronimo’nun teslim olmasından sonra, bir çok Apache çocuğu Carlisle’a gönderilmişti. Kısa bir süre sonra, bunların elli kadarı bu okulda hayatını kaybetti.

Hükümetlerin asimilasyon politikalarına direnen bir çok Kızılderili de oldu elbette. Geleneksel giyim tarzlarından vazgeçmedikleri için “Battaniye Kızılderilisi” diye aşağılanan bu insanlar, bir asır sonra hala sürdürülen bir mücadelenin temsilcisi oldular.

1 Comments:

Blogger Unknown said...

merhaba hocam, kızılderili asimilasyonu ile ilgili bana önerebileceğiniz, Türkçe kaynak varmı acaba. bu arada elinize sağlık.

10:17 PM  

Post a Comment

<< Home